Habeşistan'a yapılan göç, ilk hicreti gerçekleştiren müminlerin rahata ve güvenliğe kavuşmalarına vesile olmuştu. Ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) ve beraberinde bir çok mümin Mekke'deydi ve hicretten sonra orada yıllarca kaldılar. Mekke'nin önde gelenlerinin baskısıysa bu yıllar içinde giderek daha da arttı. Sözlü ve fiili saldırılar ve atılan iftiralar çok yoğun şekilde devam ediyordu. Bu dönemde Peygamberin amcası Ebu Talib vefat etti. Ebu Talib Mekke'nin sözü dinlenilen isimlerinden biriydi ve Müslümanlığı kabul etmemesine rağmen, çok sevdiği yeğenini ilk günden itibaren koruyup desteklemişti. Onun ölümü Kureyş'in önde gelenlerinin Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ve yakınındaki müminlere karşı olan cahilce cesaretlerinin artmasına neden olu.
Amcası Ebu Talib'in ölmesinden sonraki ilk hac döneminde Mekke'nin kuzeyindeki Yesrib kentinden gelen 6 kişilik bir grup Hz. Muhammed (s.a.v.) ile görüşmek istemişlerdi. Yesrib kentindeki insanlar kendileriyle yan yana yaşayan Yahudi'lerden, Allah'tan kendilerine yeni bir peygamberin geleceğini uzun zamandır duyuyorlardı. Mekke'de yaşananları görünce de bunun Hz. Muhammed (s.a.v.) olabileceğini düşünmüşlerdi. Peygamberimiz (s.a.v.) onlarla konuştu, onlara İslam'ı anlattı ve Kur'an ayetlerini okudu. Yesrib'den gelen bu 6 kişi kendilerine anlatılanlara iman ve biat ettiler. Sonrada kendi şehirlerindeki diğer insanları İslam'a davet etmek için geri döndüler.
Bu olay ile birlikte Allah Müslümanlara yeni bir yol açmıştı. Daha sonra Müslümanlar tarafından Medine olarak adlandırılacak Yesrib'de İslam kısa sürede yayılmaya başladı. Bir sonraki yıl, bir önceki yıl biat edenlerin yanında yeni bazı Yesrib'lilerde Peygamberim (s.a.v.) ile buluştular ve ona biat ettiler. Geri dönerlerken Peygamberiz (s.a.v.) , İslamiyeti iyice öğrenmeleri için yanlarında Mekke'li bir Müslümanıda yolladı. Üçüncü yıl çok daha kalabalık bir grup geldi. İslam artık Yesrib'de yerleşik hale gelmişti.
Bundan sonra Hz. Muhammed (s.a.v.) Müslümanlara Yesrib'e hicret edebileceklerini söyledi ve onlarda belirli bir zaman içinde gruplar halinde gizlice yola çıktılar. Bu Allah'a tam bir teslimiyet ile yapılan bir yolculuktu. Geride evlerini ve mallarının çoğunu bırakıyorlar, ne ile karşılaşacaklarını bilmeden Allah'a tam bir tevekkül ile ilerliyorlardı. Yolda Mekke'liler tarafından yakalanmaları ve eskisinden çok daha ağır baskılara maruz kalmaları da söz konusuydu ama Peygamberimiz'in (s.a.v.) sözlerine tam uydular ve hicret ederek Mekke'yi terk ettiler. Sonunda Mekke'de yalnızca Resulullah (s.a.v.), Hz Ebubekir ve Hz. Ali kaldı. Ancak diğer taraftan Mekke'nin ileri gelenleri Hz. Muhammed'i (s.a.v.) kendilerince durdurmak için yeni planlar kuruyorlardı. Ebu Cehil ve diğer önde gelenler, Peygamberimiz'e (s.a.v.) karşı fiili bir saldırı düzenlemeye karar verdiler. Allah'ın Resulüna karşı bir suikast gerçekleştirilecekti. Kureyş'in her kabilesinden güçlü bir adam seçildi Hz. Muhammed'e (s.a.v.) karşı hep birlikte bir tuzak hazırlamalarına karar verildi. Allah Kur'an'da Kureyş'in önde gelenlerinin hazırladığı bu tuzağı şöyle bildirmektedir;
'Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah'da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah düzen kurucuların (tuzaklara karşılık verenlerin) hayırlısıdır.' Enfal Suresi, 30
Ancak ayette bildirildiği üzere Resulullah (s.a.v.) bu tuzaktan korundu. Bu olayın ardından da Hz. Ebubekir ile birlikte Yesrib'e doğru gizlice yola çıktı. Bunun anlaşılmasıyla birlikte Mekke'nin önce gelenleri Resulullah'ın (s.a.v.) arkasından onu yakalamak için silahlı kişiler gönderdiler. Yesrib kuzeydeydi ve bu yüzdende yola çıkanların çoğu Peygamberimiz'i (s.a.v.) yakalayabilmek için kuzeye doğru ilerlediler. Ancak Resulullah'ın (s.a.v.) bu durumu önceden tahmin ederek tam aksi yöne güneye doğru gitmişti. Hz. Ebubekir ile birlikte Mekke'nin güneyindeki dağlık bölgedeki mağaralara sığındılar. Bir süre sonra inkarcılar onları aramak için o yöne de geldiler. Allah Kur'an'da Hz. Muhammed'in (s.a.v.) içinde bulunduğu bu durumu ve onun tüm alemlere örnek olan tevekkülünü şöyle bildirmiştir;
'Siz O'na (peygambere) etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu Mekke'den çıkarmışlardı; İkisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir. Böylece Allah O'na huzur ve güvenlik duygusunu indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerinde kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.' Tevbe Suresi, 40
Hz. Muhammed (s.a.v.) ve arkadaşı zorlu bir yolculuktan sonra Yesrib'e ulaştılar. Yesrib'li müminler oraya daha önceden göç etmiş olan Mekke'li Müslümanlarla birlikte onları bekliyorlardı. Artık yer yüzünde, içinde Müslümanların baskı ve zulüm görmeyecekleri, aksine güç sahibi olacakları bir şehir vardı. Medine adı verilen Yesrib, İslam'ın yeni merkeziydi.