Zariyat / 56: Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım. Rastgele Makale
Cinlerle Evlilik
27/10/2020 Cinler Hakkında Bilgiler 5913 Okunma 0 Yorum

Cinlerle Evlilik

Bazı çevrelerde, bir adamın cinlerden bir kadınla evlendiği veya insanlardan bir kadının cinle evlendiği yaygın hale gelmiştir. Acaba bu ne derece doğrudur?

Evet, bu doğru olabilir. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Mallarına ve çocuklarına ortak ol!”

Allah Resulü (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:

“Eğer, kişi hanımı cinsi ilişki kurarken besmele çekmezse, şeytan zekerine girer ve onunla beraber o da cima eder.”

Hâfız İbn-i Hacer, İbn-i Abbas (r.a.)’dan rivayet ediyor:

“Kişi, eğer adet halinde olan hanımı ile cinsi temasta bulunursa şeytan ondan önce davranır. Kadın ondan hamile kalır ve doğan çocuk muhannes olur. Muhannesler cinlerin çocuklarıdır…”

İbn-i Teymiyye de şu sözüyle bunu te’yid etti:

“İnsanlarla cinler birbirleriyle cinsi temasta bulunabilirler ve aralarında normal çocuk doğabilir. Bu çok defa vuku bulmuştur.”

Birçok tarihçiler ve muhaddisler insanlarla cinlerin evlendiklerine dair bol miktarda eser ve haber zikretmişlerdir. Bunlardan bir tanesine değinelim:

Ahmet b. Süleyman en-Neccad, “Emaili” isimli kitabında A’meş’ten rivayet etmiştir. Dedi ki:

“Bir cin gelip içimizden bir kadınla evlendi. Ona dedim ki:

  • Siz en çok hangi yemeği seversiniz?
  • Pirinç

Hemen bir pilav yapıp ona getirdik, yemeğe başladı, lokmanın kalktığını görüyordum, fakat kimseyi göremiyordum. Dedim ki:

  • Sizde, bizim canımızın çektiği şeylerden var mı?
  • Evet!
  • Peki içinizdeki rafıziler kimdir?
  • Kötülerimiz.

Bunun A’meş’e kadar olan isnadı sahihtir. Hafız el-Mezzi böyle istifade etmiştir. Ebu Bekr Haraiti ile İbn-i Ebi Şeybe “Kalaid” kitabında bunu tahriç etmiştir.

Darimi “ittibaus süneni vel ahbar” kitabında bunu tahriç etti:

Bana Buceyl’den bir şeyh anlattı, dedi ki:

“Cinlerden bir adam bir kızımıza ilgi duydu ve bizden istedi. Dedi ki: “Ben onunla haram olarak temas etmek istemiyorum.”  Bunun üzerine bizde onu onunla nikah kıyarak evlendirdik.”

Ebu Bekr. Ebud Dünya, Ebu Yusuf es-Seruci’den tahriç etti. Dedi ki:

“Bir kadın Medine’ye gelip (bir adama) şöyle dedi: “Biz size yakın bir yerde konakladık, benimle evlen.” Onunla evlendi. Sonra tekrar gelip şöyle dedi: “Artık buradan ayrılıp gideceğiz, Haydi beni boşa!” Ona geceleyin kadın kılığında geliyordu.

Adam, Medine yollarında yürürken o kadının insandan dökülen buğday tanelerini topladığını gördü, “Sen onu istiyor musun?” diye sordu. Bunun üzerine kadın elini başına koydu, sonra ona baktı ve şöyle dedi:

  • Hangi gözle beni gördün?
  • Şu gözümle, deyince, parmağı ile işaret etti ve adamın gözü aktı(çıktı).

Şibli, Kadı Celaleddin er-Razi’den rivayet ediyor:

“Babam doğudan ailesini getirmek için yolculuğa çıktı. Şöyle anlattı:

“el-Biyre’yi geçtiğimizde, yağmura tutulduk ve bir mağaraya sığındık. Bir topluluk içindeydim.  Gece uyurken bir şeyin beni uyandırmakta olduğunu gördüm. Uyanınca da tek ve yarık gözlü bir kadınla karşılaştım, korktum, şöyle dedi:

“Korkma, sana bir zararım dokunmayacak. Ben sadece ay gibi güzel olan kızımla seni evlendirmek için geldim.”

Korkumdan sadece şöyle diyebildim, “Allah hayırlısını versin.” Bir de baktım ki bir takım adamlar geliyorlar. İyice bakınca, onların bana gelen kadın kılığında olduklarını gördüm. Hepsinin gözleri uzunlamasına yarık idi.

Kâdı (nikah memuru) ve şahitler şeklinde idiler. Kâdı, şahitlerin huzurunda benim nikahımı kıydı. Nikahımız kıyıldıktan sonra kalkıp gittiler. Kadın o güzel kızını getirdi, çok güzeldi, fakat onunda gözü annesinin gözü gibi yarıktı. Kızı yanımda bırakarak çekip gitti. Çok korkmuştum. Yanımdaki taşları oradakileri uyandırmak için atmaya başladım. Kimse uyanmadı. Bu defa dua ve tazarrua başladım. Sonra oradan ayrılma zamanı geldi, ayrıldık. Fakat o geç kız yanımdan ayrılmıyordu. Üç gün bu böyle devam etti. Dördüncü gün o kadın geldi: “Galiba sen bu genç kızı beğenmedin. Ondan ayrılmak istiyorsun” dedi. ”Evet!” dedim. “Öyleyse onu boşa!” deyince, hemen onu boşadım. Ondan sonra gitti. Bir daha onları görmedim…”

İnsanlarla cinlerin evlendiklerine dair varid olan bunca haberlere rağmen yine de bazıları bunun imkansız olduğunu söylüyorlar ve diyorlar ki:

“Cin ateş unsurundandır. İnsan ise şu dört unsurdan meydana gelmiştir.: Hava, su, toprak ve ateş. Buna göre ateş unsuru, cin ve kadının rahmine insan nutfesinin düşmesini önler. Çünkü nutfe yaştır, ateş yakıcıdır. “

Bu itiraza şöyle cevap verilebilir:

Cinler her ne kadar ateşten yaratılmışlarsa da, onlar bu ana unsurları üzerinde kalmamışlardır. Bilakis yemek, içmek, doğurmak, üremek ile kendi ana unsurlarından çıkmışlardır. Tıpkı insan oğlunun kendi ana unsuru olan topraktan çıktıkları gibi…

Kaldı ki ateşten yaratılan, cinlerin atasıdır. Tıpkı topraktan yaratılan, insanların atadı Adem olduğu gibi. Babalarından başka cinlerden hiçbiri ateşten yaratılmamıştır. Adem’den başka evlatlarından hiç birinin topraktan yaratılmadığı gibi.

Bunlara ilave olarak şu gerçek te ortadadır:

Allah Nebisi (s.a.v.) namazda kendisine musallat olan şeytanın boğmak istediğinde, dilindeki ıslaklığı hissetmiştir.

Diğer bir rivayet ise Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Onu boğmaya devam ediyordum, öyle ki salyasının ve şeytanını dilinin soğukluğunu hissettim.”

Peygamber (s.a.v.)’in işaret buyurduğu bu şeytanın salyasının, onun asıl unsuru olan ateşten intikal ettiğini göstermektedir. Çünkü, eğer o eski hali üzerinde olsaydı, o soğukluk nereden kaynaklanacaktı?

Naim Erdoğan

Yorum Yaz
Yorum yazabilmek için lütfen kayıt olun yada giriş yapın
FORUM SON KONULAR
FORUM SON YORUMLAR
EN SON ÜYE OLANLAR