Cinler dağlarda, ormanlarda, tekinsiz mekanlarda ve daha pek çok yerde kabileler halinde yaşamaktadırlar. Diğer kabilelerden farklı olarak çöllerde yaşayan, uzun boylu iri yarı ve sayıca az oldukları bilinen cinlere zülmanlar denir. Yaşanılan ve anlatılan olaylara göre oldukça teklikelidirler. Yaşadıkları bölge dolayısıyla çöl cinleri, çöl zülmanileri gibi isimlerlede anılırlar. Zülmanlar ile ilgili Arabistan'da meydana gelmiş pek olay mevcuttur. Zülmani, Osmanlıca'da karanlık anlamına gelir. Bu mana Zülman Cinleri için mantıklı bir tabirdir.
Araplar ticaret yapmak amacıyla Yemen'e giderken Zülmanlar ile karşılaşmamak için kervandaki develerin boyunlarına Kuran'ı Kerim asarlarmış. Nedeni ise hem kendilerini hemde develerini Zülmanlar'ın şerrinden korumak olduğu düşünülmektedir. Denildiğine göre Zülmanlar gece saatlerinde kervana gelerek develeri kaçırırlarmış. Hatta hasta ettikleri yada öldürdükleri de olurmuş. Mekke ve Yemen arasında yolculuk yapan bazı kervanların ortadan kayboldukları ve bir daha haber alınamadığı da kaydedilmiştir. Şuanda dahi çöllere yakın yerlerde yaşayan bedevilerin su kuyularına yakın yerlerde konaklamadıkları söylenmektedir. Günümüzde Kabe çevresinde uzun boylu varlıkların dolaştıkları ama içeriye giremedikleri ve akşam ezanından sonra ortaya çıktıkları söylenmektedir.
Rivayete göre Zülmanlar, Hz. Süleyman peygambere itaat etmedikleri gerekçesiyle lanetlenmiş bir cin topluluğudur. Çöller dışında tılsım, muska ve değerli eşyaların olduğu evlere gelerek bazı eşyaları götürdükleri ve kuyu yada mezarlıklara gömdükleri kaydedilmiştir.
Hiç bir cin davetine icabet etmedikleri bilinmekte birlikte yaşanan bazı olaylar aşağıdaki gibidir.
20 deveden oluşan 60 kişilik bir kervan Mekke'den Yemen'e doğru yola çıkmıştır. Birkaç gün yol gittikten sonra geceleyin dinlenmek için çadır kurmuşlardır. Aralarından bir kişiyi nöbetçi seçerek çadırlarına çekilmişler ve dinlenmeye başlamışlardır. Gece karanlığında nöbetçi telaşlı bir şekilde gelerek bazı sesler duyduğunu söylemiştir. Olayı haber alan kişiler dinlemeye başlamışlar ve uzaktan uğultu sesler geldiğini duymuşlardır. Hemen ardından, Zülmanlar olduğu tahmin edilen uzun boylu ve açık ten renkli bir grup insanın yaklaştığını görmüşlerdir. Gelenler yiyecek ve içecek olup olmadığını sormuşlardır. Kendilerine ikram edilen yiyecek ve içecekleri yedikten sonra oradan gitmişlerdir. Kim oldukları bilinmeyen bu ürkütücü kişiler gittikten sonra herkes çadırına çekilmiş ve dinlenmeye devam etmişlerdir. Sabah uyandıklarında ise tüm develerin öldüğünü görmüşlerdir. Başlarına gelen olayın üzerine çaresiz bir şekilde Mekke'ye geri dönerek, olanları dönemin halifesi Hz. Ebubekir'e anlatmışlardır. Uzun boylu iri yarı kişilerin geldiğini ve sabahında ise tüm develerin sebepsiz bir şekilde öldüğünü söylemişlerdir. Hz. Ebubekir ise gelenlerin Allah tarafından lanetlenen cinlrein olduğunu ve eğer ikramda bulunmasalardı aynı şekilde onlarında orada ölmüş olacaklarını söylemiştir.
Birisin adı Ahmet olan iki defineci eski mezarları kazarak altın ve değerli eşyalar ararlarmış. Bir gece karanlığında tarihi bir mekana giderek oradaki hiç açılmamış eski mezarları kazmaya başlamışlar. Kazı sırasında ismi Ahmet olan defineci derin bir kuyuya rastladıklarını ve buradan değerli eşyalar çıkacağını söylemiştir ancak kazmaya devam ettiklerinde çeşitli kağıt parçaları ve muskalar çıkmıştır. Arkadaşı her ne kadar durmasını ve oradan gitmeleri gerektiğini söylese de Ahmet kazmaya devam etmiş ve altın parçaları bulmuştur. O sırada beyaz yüzlü, uzun boylu ve ürkütücü bir adam mezarın arkasından gelerek definecilere doğru yaklaşmıştır. Ahmet Arapça yada İbranice olduğu tahmin edilen bir dilde bir şeyler söyleyerek bağırmaya başlamıştır. Gelen ürkütücü adam baltayı alarak Ahmet'in kafasına vurmuş ve öldürmüştür. Bunun üzerine diğer defineci korku içinde kaçarak oradan uzaklaşmıştır. Hemen Ahmet'in ailesine ve polise haber veren defineci kalabalık bir şekilde tekrar oraya gitmişlerdir. Gittiklerinde ne Mezardan ne Ahmet'ten hiç bir iz bulunamamıştır.
Bir çoban koyunları otlattıktan sonra köye dönerken iri yarı insanlardan ve kara çarşaflı kadınlardan oluşan bir kalabalığın, bir cenazeyi taşıdıklarını görmüştür. Akşam vakitlerinde cenaze taşımak görülmemiş bir şey olmakla birlikte, cenazeyi mezarlığa değilde hayvanları otlattığı araziye doğru götürdüklerini gören çoban kalabalığa doğru yaklaşarak kimin cenazesi olduğunu ve nereye götürdüklerini sormuştur. Koyunlar ve sürü başındaki köpekler kaçışmaya havlamaya başlamışlardır. Kalabalık hiç cevap vermemiş hatta dönüp bakmadan yürümeye devam etmişlerdir. Çoban korku ve telaş için de köye varmış ve köylülere durumu anlatmıştır. Köyler cenaze yada bir kalabalık görmediklerini söylemişlerdir. Köydeki hayvanların delirmişcesine bağırmaları ve kaçışmaları anlaşılamamıştır. Cenaze taşıyan kalabalığın Zülmanlar olduğu tahmin edilmektedir.