Zariyat / 56: Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım. Rastgele Makale
Esrarengiz Olaylar #5 – 1970 Yılında Bir Gassal'ın Yaşadıkları
10/11/2019 Esrarengiz Olaylar 3173 Okunma 0 Yorum

Esrarengiz Olaylar #5 – 1970 Yılında Bir Gassal'ın Yaşadıkları

Tarih: 1970 Olayı Yaşayan: Ahmet Olayın Adı: Bir Gassal'ın Yaşadıkları Mesleğimin daha beşinci yılındaydım. Gencecik yaşımda herkes Gassal olmama şaşırırdı ama bunda şaşırılacak bir şey yoktu. Bir gün ölünce her Müslümanın geleceği yer burasıydı ve hiç bir zaman şunu unutmamak gerekirdi; ölüden değil, diriden korkmak lazım.

Çocukluk yaşımda babamın sayesinde tanıştım bu meslekle. Çocukken onun yanında kefen keserdim. İlerleyen zamanlarda annemin karşı çıkmasına rağmen babamın da desteğiyle ölü yıkayıcı yani Gassal oldum. İnsanları çok severdim ve öldükten sonra onları son yolculuklarına benim uğurlayacağım düşüncesi bana huzur verirdi. Bir gün her zaman ki gibi sabah Gasilhaneye bir cenaze getirdiler. Mahallemizin ileri gelen zenginlerinden herkes tarafından çok sevilen Ömer Amcaydı getirilen. Bir gün herkesin buraya geleceğini bilmeme rağmen tanıdık birilerini görünce kötü oluyormuş insan. Onu öyle görünce çocukken bize aldığı şekerler geldi aklıma. Ne de iyi birisiydi. Kışın herkesin odunu kömürünü alır kimseyi yiyeceksiz bırakmamaya çalışırdı. Çok sevdiği karısını yıllar önce trafik kazasında kaybetmiş. Henüz çocukları yokmuş. Bu hayatta yalnızca erkek kardeşi vardı. Arada Ömer Amcanın yanına gider gelirdi kardeşi Osman ağabey. Üzülerek başladım yıkamaya. Tam o sırada kapı çaldı. Osman ağabey gelmek istemiş ağabeyini yıkamaya yardım etmek için. 'Tabi hemen gelsin' dedim. Kapıdan öyle boynu bükük girdi ki, gözleri yaşlıydı. Hayattaki tek akrabasını kaybetmek kötü olmalıydı. Ağabeyine sarıldı sımsıkı son kez. Konuştu, dertleşti. Uzaktan izledim sessizce. Biraz vakit tanıdım vedalaşmaları için. Dönüp 'tamam hazırlayalım artık' dedi hüzünlü gözleriyle. Başladık yıkamaya. Bir taraftan ağlıyor bir taraftan bana yardım ediyordu. Ne de zordu sevdiği insanı diğer dünyasına hazırlamak. 'Osman ağabey, bundan sonrası bende. Hadi çık son işlemleri yapıp geliyorum' dedim. Hiç ısrar etmeden çıktı. Bende kefeni sardım. Tam bitti derken yine kapı çaldı. 'Lütfen iki dakika daha bizi yalnız bırakırmısın, son kez yalnız göreyim' dedi Osman ağabey. Biraz tereddüt etsem de 'tamam' dedim. Kapıyı hafif aralık bırakıp çıktım. O aralıktan izlemeye başladım. Cenazenin yüzü açtı. Açar açmaz bir çığlık koptu. Hemen koştum içeriye. 'Ağabey ne oldu' diyecekken, birden gördüğüm şeyle bende ne diyeceğimi şaşırdım. Yüzü yara bere içindeydi. Sanki aylar önce ölmüş de çürümeye başlamış gibiydi. Halbuki ben kapatırken tertemiz idi yüzü. 'Osman ağabey sen çık hemen' dedim. Babamdan duyduğum kadarıyla böyle olaylara şahit olmuştum ama onlar çok kötü insanlarmış. Diğer dünyasını yakan, büyü işlerine giren insanlarda olurmuş bu. Bizim Ömer Amcanın  iyiliği dillere destandı. Neden böyle olduğuna anlam veremedim. Hemen yüzünü kapatıp cenazeyi çıkardık. Tüm gün o yüzü gözümün önünden gitmedi. Bu kadar kötü ne yapmış olabilirdi ki Rabbim daha defnedilmeden cezalandırmıştı onu.

İlk kez böyle bir olaya şahit oluyordum. Kimseye bir şey söylemedim ama hem üzüntüden hem korkudan tüm gece uyuyamadım. Sabaha kadar dua ettim Ömer Amca için. Sabah namazını kıldıktan sonra biraz içim geçmiş. Alevlerin ortasında biri var. Çığlık atıyor 'yardım edin' diye. Etrafımıza bakıyorum yardım etmek için ama hiç bir şey yok. Alevlerin yanına gidiyorum, elimi uzatıyorum. Alevler çoğalıyor. Sesi daha tiz bir hal alırken birden birde yok oluyor alevlerin arasında. Nefes nefese uyandım. Kimdi ki benden yardım isteyen? Herhalde dünkü olaydan çok etkilendim. Bu bir rüya sadece. Hemen başka şeylere yormayayım dedim ve işime gitmek için yola çıktım. Ne yaparsam yapayım aklımdan çıkmıyordu. Akşam olup eve döndüğümde, abdestimi alıp Kur'an okudum rahatlamak, huzurla dolmak için. Daha sonra sabah namazına uyanabilmek için alarmı kurdum. Vücut saatim alıştığı için alarmdan önce uyanmama rağmen, ne olur ne olmaz diye her gün kurarım. Rüyamda yine alevlerin ortasında bir adam. Çığlık atıyor. Yaklaşıyorum, bu defa yüzü biraz gözüküyor ama tam seçemiyorum kim olduğunu. İsmimle bana sesleniyor. 'Ahmet yardım et, kurtar beni bu acıdan' diye. Biraz daha yaklaşıp kim olduğun öğreneyim derken birden alarmın sesiyle uyandım kan ter içinde. İki kere aynı rüya hayra alamet değildi. Tam yüzüne görecektim ki birden alarm çaldı. Kimdi bu yardım isteyen diye düşünürken namaz vakti geldi ve günlük işlerimle ilgilenirken rüyayı unuttum. Akşam eve gelince tekrar hatırladım rüyayı. Ve bu defa sabah için alarmı kurmadım. Rüya görürsem kim olduğunu görebileyim diye. Aklımda bin bir türlü düşünceyle uykuya dalmışım. Yine alevlerin ortasında bir adam. ' Ahmet kurtar beni' diyor. Hiç korkmadan yaklaştım. Elinden tuttum. Alevlerin ortasından çektim. 'Gelemem oğlum ama şu vicdan azabından kurtarman ve onu oradan almak gerekir' diyordu Ömer Amca. Ezan sesiyle uyandım. Ömer Amcaymış benden yardım isteyen. Yüzü daha toprağa değmeden çürümeye başlayan kişi. Ne yapmış olabilirdi bu kadar? Hem ben nasıl yardım edebilirdim ki? Sadece rüya mıydı, ben mi anlam vermeye çalışıyordum?

Bir bilene danışmak en iyisi düşündüm. Sabah namazından sonra hemen Hoca ve Gassal olan babamı aradım. Yaşadığım her şeyi anlattım. Babam 'oğlum Ömer Amcan senden yardım istiyor. Öncelikle ne olduğunu bulup ona öyle yardım edebilirsin' dedi. İyi de ben nasıl bulacaktım ki ne istediğini? Kardeşi dışında hiç akrabası yoktu. En iyisi şehirden ayrılmadan yanına gidip Osman Ağabey ile konuşayım dedim. Evinin yolunu tuttum. Ömer Amcanın kocaman iki katlı bir evi vardı. Pek kimseyi sokmak istemezdi evine. Hatta hiç kimsenin girdiğini görmedim desem doğru olur. Kapıyı çaldım. Tahmin ettiğim gibi vefat eden kardeşinin evindeydi kardeşi. Beni görünce şaşırdı. Hemen içeri buyur etti. 'Gel Ahmet, cenazedeki olayları konuşmaya mı geldin?' dedi. 'Osman ağabey, gel otur anlatacaklarım var. İki gündür rüyamda Ömer Amcayı görüyorum. Alevlerin ortasında benden yardım istiyor. Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?' dedim. 'O'na Allah'tan başka kimse yardım edemez artık' dedi. Verdiği cevapla şaşırdım. Mahallemizin yardımsever amcası ne yapmış olabilirdi?' Uğraşma oğlum, ne yaptığını bende bilmem ama aylardır bu eve kapanıp kimseyle görüşmezdi. Bir şeyler yaptığı belliydi ama hayırlı işler değildi belli ki. Sende uzak dur. Bende bu gün akşam yola çıkacağım zaten. Evi satılığa çıkardım. Anahtarı Emlak'çıya bırakıyorum. Soran olursa aklında bulunsun' dedi. Fazla ısrar etmenin anlamı yoktu. Belli ki O'da bilmiyordu. 'Yedek Anahtarı bana bırak Osman ağabey, Emlak'çının önünden geçeceğim, ben bırakırım.' dedim. Anahtarı böylelikle aldım ve işe gittim. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra sabah gün aydınlanmak üzereyken Ömer Amcanın evinin yolunu tuttum. Evinde araştırma yapacaktım. Kimse görmeden sessizce açtım kapıyı. Kocaman bahçeli, iki katlı gözlerden biraz uzakta bir evdi burası. Girişteki büyük holi geçtikten sonra hemen geçen gün oturduğumuz odaya girdim. Televizyonun altında çekmeceli dolaplar vardı. Tek tek baktım ama işe yaramaz kağıtlar ve birkaç mum dışında pek bir şey yoktu. Tek tek bütün odalara bakmaya başladım. Çekmece dolap ne varsa hepsine baktım iki dakikada. Bakmadığım sadece bodrum katı kalmıştı. Elektrikleri kapattırmıştı sanırım Osman ağabey. Televizyon dolabının altında bulduğum bir mumu yakıp bodruma indim. Kocaman bir odaydı. Mumla görebildiğim kadar bakmaya çalıştım. Her yeri örümcek ağı bağlamıştı. Yıllardır dokunulmamıştı belli. Burada bir şey yoktur artık çıkayım diye düşünürken birden tertemiz bir dolap fark ettim. Bodrumdaki eşyalara göre fazla temiz kalmıştı. Kenarında örümcek ağıda yoktu. Yeni mi gelmişti acaba? Şöyle bir bakayım, bir şeyler var mı diye düşündüm. Bakarken dolap sallandı. Düzelteyim derken çok hafif olduğunu gördüm. Elime alım yerini değiştireyim, yıkılmasın dedim. Dolabı çekmemle dolabın arkasındaki kapıyı görmem bir oldu. Burada saklanmış bir giriş vardı. Nereye gidiyordu acaba? Merakla içeriye girip mumu uzattım içeriyi görebilmek için. Uzun bir hol gibiydi. Korkarak ilerledim. Biraz daha yürüdükten sonra çok uzun bir yol olduğunu anladım. Yarım saat geçtiğini tahmin ediyorum. Sonunda bir kapıya çıktım. Kapı aralıktı. Orada ışık vardı, hemen mumu söndürdüm. O aralıktan bile olsa öyle bir kötü koku geliyordu ki. Korkarak araladım yavaşça kapıyı. Her yerde horoz bacakları ve kafaları asılıydı. Duvarlara Arapça yazılar yazılıp asılmış. Burası neydi böyle? Bildiğim bütün duaları okumaya başladım ağzımı yüzümü kapatıp. Dikkatli bir şekilde yavaşça ilerlemeye başladım. İleride bir yatak vardı. Üzeri örtülüydü ama biri yatıyor gibiydi. Bu işi burada çözmem lazımdı. Gelmiştim artık. Bu gün öğrenmeliydim her şeyi. Korkarak yavaş adımlarla ilerledim yatağa doğru. Yavaşça elimi uzatıp battaniyeyi kaldırdım. Gencecik güzel bir kız uyuyor gibiydi. Bütün vücuduna büyüler yazılıp sarılmış. Sadece yüzü açıktaydı. Alnına dokundum, sıcacıktı. Hemen nabzına baktım ama maalesef atmıyordu. Gözüm hemen yan duvarda asılı olan fotoğrafa kaydı. Ömer Amca ve bu güzel kız. İkisi de gencecikler. Başımdan kaynar sular döküldü. Ömer Amca sen ne yaptın böyle. Uzun süre olduğum yerde kalakaldım. Kazada ölen karısıydı bu. Tekrar hayata getirmeye çalışmış bunca yıl. Bu kadar büyü vücudunun çürümesini engellemek için olmalıydı. Aman Allah'ım. Karısının yüzünü örtüp dışarıya çıktım. Babamların evine gidip olanları anlattım. Olanlar karşısında babamda hayretler içinde dinledi. 'Hemen o kadının cenaze işlemlerini yapalım. Çağır Osman Bey'i' dedi. Hemen Osman ağabeyi aradım. 'Buraya gelmeniz lazım, bir cenazeniz daha var' dedim. Gerisini anlatmadım. Ertesi gün geldiğinde Osman Ağabeyi bodrumdaki odaya götürdüm. Düşündüğümüz gibi. Ömer Amcanın karısıymış yataktaki genç kadın. Birden ağlamaya başladı. Olanlara oda çok şaşırmıştı tabi. Abimin birşeyler yaptığını düşünüyordum ama bu kadarına cesaret edebileceğini tahmin dahi edemezdim. Çok seviyordu karısını. 'Bir gün eskisi gibi olacağız diyordu. Meğer tekrar hayata getirmek için uğraşıyormuş' dedi. Polise haber vermedik. Zaten Ömer Amca artık hayatta değildi. Gördüğüm rüyanın anlamını sanırım artık öğrenmiştim. Karısının yanına defnedilmesini, artık onunda huzur bulmasını istiyordu. O gün bütün defin işlemlerini halledip Ömer Amcanın yanına gömdük. O gece rüya görmedim. Son isteğini de yerine getirmiştik Ömer Amcanın. Allah'a şirk koşmanın cezasını daha toğrağa girmeden çekmeye başlamıştı. Hiç kimseyi Allah'tan daha çok sevmeyin.

Yorum Yaz
Yorum yazabilmek için lütfen kayıt olun yada giriş yapın
FORUM SON KONULAR
FORUM SON YORUMLAR
EN SON ÃœYE OLANLAR