Medyen şehri, Filistin ile Hicaz arasında bir yerleşim merkezi idi. Medyen Kavmi Allah'a inanmıyor putlara ve heykellere tapıyordu. Medyen'liler, birbirleri ile yaptıkları alışverişte tartıyı fazla tutarak hile yapar, aldıklarını az gösterir, fazla ücret alıp karşılık olarak eksik mal verir ve bu şekilde adaletsiz bir ticaret ahlakı içinde yaşamlarını sürdürürlerdi. Davranışlarını düzeltmeleri, taşlara ve putlar tapmak yerine Allah'a inanmaları, hile ve kötülük yapmamaları için Allah, onlara kendi içlerinden Hz. Şuayb'ı Peygamber olarak göndermiştir. Bu hususta belirtilen ayet aşağıdaki gibidir;
'Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın. İnsanların eşyalarını eksik vermeyin, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.' (Araf Suresi 85. Ayet)
Hz. Şuayb Medyen Halkına nasihatlarda bulunarak Allah'ın emir ve istekleri bildirdi. Cenab-ı Hakk'a şirk koşmamalarını ve yalnız O'na ibadet etmelerini, ahiret gününe iman etmelerini ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamalarını, alışverişte hile yapmamalarını söyledi. Medyen Kavmi Hz. Şuayb'ın söylediklerini ciddiye almayarak ve dalga geçerek aşağıdaki şekilde konuştukları Kur'an'da bildirilmiştir;
(Alay ederek) Dediler ki: 'Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri terk etmemizi, ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü Sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında(reşid bir adam)sın. (Bizimle uğraşmazsan iyi edersin.)” Hud Suresi 87. Ayet
Bu durum karşısında Hz. Şuayb'ın cevabı Hud Suresi 88 89 90. Ayetlerde verilmiştir.
(Şuayb) Dedi ki: “Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde bulunuyorsam ve O da beni Kendisinden güzel bir (manevi) rızık (iman ve irfan) ile rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım durumlardan (sakınmayarak) ve size muhalefet ettiğim (hususları kendim yaparak, tutarsız bir konuma düşmek) istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; (O’nun yardımı sayesindedir) O'na tevekkül ettim, (her halde ve sadece) içtenlikle O'na yönelip-dönerim.” (Hud Suresi 88. Ayet) “Ey kavmim, bana karşı gelişiniz (ve Allah'ın hükümlerini çiğnemeniz), sakın Nuh kavminin ya da Hud kavminin veya Salih kavminin (ve yönetimlerinin) başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin. Üstelik Lut kavmi sizden pek uzak değildir.” (Şam’a giderken yolunuz üzerindedir.) (Hud Suresi 89. Ayet) Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra (küfür ve kötülükten vazgeçip) O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, (herkese ve her şeye acıyıp) Merhamet edendir, (samimi kullarını) şefkatle destekleyip seven (ve sahiplenendir. Derin bir hürmetle ve gönülden sevilip gayreti çekilmeye en layık olan da kendisidir.)' (Hud Suresi 90. Ayet)
Peygamberin söylediklerine karşı Medyen Kavmi aşağıdaki şekilde cevap vermiştir;
“Ey Şuayb” dediler. “Senin söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz seni içimizde (servet ve aşiret bakımından) zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer yakın çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün (yanımızda itibar sahibi) değilsin.” (Hud Suresi 91. Ayet)
Medyen Halkı Hz. Şuayb'a çevresi nedeniyle dokunmadıklarını açıkca beyan ederek, davetini alaycı bir şekilde geri çevirmişlerdir. Medyen Kavmi sapkınları ve davete icabet etmemeleleri nedeniyle helak edilmişlerdir. Kavmin helak oluşu ile ilgili Kur'an'da aşağıdaki ayetler geçmektedir.
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri (ise)dayanılmaz korkunç bir çığlık (sayha)yakaladı da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş (ve hepsi ölmüş)olarak sabahlamışlardı. (Hud Suresi 94. Ayet) Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi (helak olmuşlardı). Haberiniz olsun; Semud (halkına)nasıl bir uzaklık verildiyse Medyen (halkına da Allah'ın rahmetinden öyle)bir uzaklık (verilmiş ve kahra uğramışlardı). (Hud Suresi 95. Ayet)